Selam forumdaşlar: Adana Kozan’ın köklerini anlatan bir hikâyem var
Selam dostlar, bugün size sadece tarihî bir bilgi değil, kalpten gelen bir hikâye paylaşmak istiyorum. Çünkü bazı yerlerin ruhu sadece toprakta değil, orada yaşamış insanların hikâyelerinde saklıdır. Adana’nın Kozan’ı da öyle bir yerdir. Hep “Kozan hangi Türk boyundan gelir?” diye sormuşuzdur, ama bazen cevabı tarih kitaplarında değil, ninenin anlattığı masallarda, dedenin yaktığı bir türküde buluruz.
O yüzden bu başlıkta, “Kozan’ın Türk boyu” meselesine sadece bir bilgi olarak değil, duygularla ve karakterlerle dolu bir hikâyeyle yaklaşalım.
Yörük obasından yükselen bir hikâye: Kozan Dağlarının Çocukları
Yıl 1350’ler civarı. Torosların eteklerinde, bugünkü Kozan civarında bir oba kurulmuştu. Adı Afşar Obasıydı. Göç yollarını bilir, dağların yüreğine sinmiş sessizliği dinlerdi bu insanlar. Yazın yaylaya, kışın ovaya inerlerdi. O günlerde Afşar, Avşar, Bayat ve Kayı boyları bu topraklarda birbirine komşu yaşardı.
İşte o obanın içinde iki karakter vardı:
Ali Bey, oba beyinin oğlu; zeki, stratejik, çözüm odaklı bir gençti. Babası gibi savaş meydanında değil, masa başında kazanmaya inanırdı.
Elif Ana ise obanın yüreği gibiydi. Her çocuğun derdini bilir, yaşlıların gözyaşını silerdi. Empatisiyle herkesin kalbine dokunurdu.
Kozan’ın tarihini anlamak istiyorsak, Ali Bey’in aklıyla Elif Ana’nın kalbini birlikte dinlememiz gerekir.
Ali Bey’in vizyonu: Stratejik bir kök arayışı
Ali Bey, babasının yerine geçmeye hazırlandığı günlerde obada büyük bir tartışma çıktı:
— “Biz hangi boydanız? Bayat mıyız, Afşar mı, yoksa Bozok mu?”
Çünkü oba yıllar içinde birçok boydan göçmen kabul etmişti. Kimisi Oğuzların Üçok kolundan, kimisi Bozok kolundandı.
Ali Bey haritaları açtı, eski kayıtları inceledi. “Atalarımızın izi sadece isimde değil,” dedi. “Köylerin yerleşimi, gelenekler, düğünlerde söylenen türkülerin bile kökü vardır. Bizim türkülerimiz Afşar’ın ezgisine, Bayat’ın diline, Kayı’nın disiplinine benziyor.”
Onun bu sözleri obada yankı buldu. Ali Bey, tarihe bir stratejiyle bakıyordu. Ona göre, Kozan’ın kökü Afşar boyuna dayanıyordu ama zamanla çevredeki diğer boylarla kaynaşmıştı. “Kozan, tek bir boyun değil, bütün Oğuz’un özetidir” dedi.
Elif Ana’nın sesi: Kök kalpte başlar
Ali Bey’in hesapları sürerken, Elif Ana obanın yaşlı kadınlarıyla kilim dokuyordu. Her ilmeğin bir anlamı vardı. Genç bir kız ona sordu:
— “Ana, biz hangi boydanız gerçekten?”
Elif Ana gülümsedi. “Kızım,” dedi, “kök sadece kanda aranmaz. Kök, gönülde, dilde, misafire uzatılan ekmekte aranır. Biz kime kapımızı açtıysak, ondan da biraz olduk. Belki Afşar’ız, belki Bayat’ız, ama en çok Kozanlı’yız. Dağ gibi, dirençli, sıcak, bir o kadar da gururlu.”
O an genç kız, kilime kırmızı bir ilmek attı. Dedi ki: “Bu ilmek, Kozan’ın yüreği olsun.”
Kozan Kalesi’nin gölgesinde: Birlikten doğan kimlik
Yıllar geçti. Kozan Kalesi’nin taşları arasında o obanın torunları yaşamaya başladı. Kimisi Avşar, kimisi Bayat kökenliydi ama hepsi aynı dereye inip aynı sudan içti.
Ali Bey’in stratejik düşünceleriyle kurduğu küçük ticaret ağı, bölgenin refahını artırdı. Elif Ana’nın empatisiyle büyüyen çocuklar ise o refahı paylaşmayı bildi.
Bir gün oba yaşlıları toplandı. “Artık adımızı koyma vakti geldi,” dediler. O gün karar verildi: “Kozan Obası” olacak adları. Çünkü etraflarındaki dağlar kadar köklü, o dağların gölgesinde doğan bir halktılar.
Zamanın ötesinden yankılanan ses: Afşar torunlarının hikâyesi
Bugün hâlâ Adana’nın Kozan’ında yaşlılar bir araya gelip “Bizim atalar Afşar’dı,” der. Bazıları “Bayat da vardı aramızda” diye ekler. Hatta kimi, “Kayı’dan da kan karıştı” diye söyler.
Tarihçiler belgeleri inceler, “Kozan çevresinde Afşar boylarının yerleştiği kesindir” der. Ama halkın hafızasında bu sadece bir bilgi değildir; bir aidiyet duygusudur.
O yüzden Kozan, bir boyun değil, bir ruhun adıdır. Afşar’ın savaşçı kararlılığını, Bayat’ın bilgelik yanını, Kayı’nın düzen sevgisini taşır.
Kadın ve erkek bakışı: Akıl ve kalp el ele
Ali Bey’in çözüm odaklı aklı olmasaydı, oba dağılırdı.
Elif Ana’nın empatisi olmasaydı, oba bir arada kalamazdı.
Tıpkı bugün Kozan halkı gibi: Erkekler üretir, planlar; kadınlar birleştirir, korur. Biri toprağın bereketini akılla yönetir, diğeri o bereketi yürekle paylaşır.
Kozan’ın hikâyesi bu yüzden sadece “hangi boydanız?” sorusuna cevap değil; aklın ve kalbin birlikte kurduğu bir kimliğin destanıdır.
Günümüz Kozan’ı: Geçmişle geleceği buluşturmak
Bugün Kozan’da hâlâ eski Yörük gelenekleri yaşar. Düğünlerde Afşar ezgileri, ağıtlarda Bayat sözleri duyulur. Yörük çadırı artık belki kumaş değil, beton duvarlardan yapılmıştır ama aynı yürek, aynı misafirperverlik yaşar.
Bir köyde yaşlı bir amca şöyle der: “Bizim soy Afşar’dır evlat, ama kapımız herkese açıktır. Çünkü Afşar olmak sadece boy meselesi değil, mertlik meselesidir.”
Bu cümle belki de Kozan’ın ruhunu en güzel anlatır.
Forumdaşlara sorular: Kozan’ın hikâyesi sizce ne anlatıyor?
— Sizce bir yerin kimliği soyla mı, insanın yüreğiyle mi belirlenir?
— Kozan gibi köklü yerlerde farklı boyların birleşmesi kültürel zenginlik mi, yoksa kimlik karmaşası mı yaratır?
— Elif Ana’nın yaklaşımı mı, Ali Bey’in stratejisi mi bugün daha çok eksik?
— Ailenizde Kozanlı ya da Yörük kökenli olan var mı, hangi hikâyeleri duydunuz?
Bu sorulara cevaplar geldikçe, belki biz de Kozan’ın kimliğini değil, kökten gelen hikâyenin anlamını daha iyi anlarız. Çünkü bazen bir yörenin kökeni, sadece tarihte değil; paylaşılan duygularda, unutulmayan hikâyelerde saklıdır.
Son söz: Kozan, bir boydan fazlasıdır
Kozan, yalnızca Afşar’ın mirası değildir. O, Toros’un rüzgârıyla şekillenmiş, Oğuz’un yüreğinden yoğrulmuş bir bütündür. Erkek aklının stratejisiyle kadın kalbinin şefkati birleşince, o topraklardan “Kozanlı” kimliği doğmuştur.
İşte o yüzden, bugün Kozan sokaklarında yürürken duyduğunuz o sıcak selamlar, atalarından kalan o kadim sesin yankısıdır:
“Biz Kozanlıyız, çünkü kökümüz kadar kalbimiz de büyük.”
Selam dostlar, bugün size sadece tarihî bir bilgi değil, kalpten gelen bir hikâye paylaşmak istiyorum. Çünkü bazı yerlerin ruhu sadece toprakta değil, orada yaşamış insanların hikâyelerinde saklıdır. Adana’nın Kozan’ı da öyle bir yerdir. Hep “Kozan hangi Türk boyundan gelir?” diye sormuşuzdur, ama bazen cevabı tarih kitaplarında değil, ninenin anlattığı masallarda, dedenin yaktığı bir türküde buluruz.
O yüzden bu başlıkta, “Kozan’ın Türk boyu” meselesine sadece bir bilgi olarak değil, duygularla ve karakterlerle dolu bir hikâyeyle yaklaşalım.
Yörük obasından yükselen bir hikâye: Kozan Dağlarının Çocukları
Yıl 1350’ler civarı. Torosların eteklerinde, bugünkü Kozan civarında bir oba kurulmuştu. Adı Afşar Obasıydı. Göç yollarını bilir, dağların yüreğine sinmiş sessizliği dinlerdi bu insanlar. Yazın yaylaya, kışın ovaya inerlerdi. O günlerde Afşar, Avşar, Bayat ve Kayı boyları bu topraklarda birbirine komşu yaşardı.
İşte o obanın içinde iki karakter vardı:
Ali Bey, oba beyinin oğlu; zeki, stratejik, çözüm odaklı bir gençti. Babası gibi savaş meydanında değil, masa başında kazanmaya inanırdı.
Elif Ana ise obanın yüreği gibiydi. Her çocuğun derdini bilir, yaşlıların gözyaşını silerdi. Empatisiyle herkesin kalbine dokunurdu.
Kozan’ın tarihini anlamak istiyorsak, Ali Bey’in aklıyla Elif Ana’nın kalbini birlikte dinlememiz gerekir.
Ali Bey’in vizyonu: Stratejik bir kök arayışı
Ali Bey, babasının yerine geçmeye hazırlandığı günlerde obada büyük bir tartışma çıktı:
— “Biz hangi boydanız? Bayat mıyız, Afşar mı, yoksa Bozok mu?”
Çünkü oba yıllar içinde birçok boydan göçmen kabul etmişti. Kimisi Oğuzların Üçok kolundan, kimisi Bozok kolundandı.
Ali Bey haritaları açtı, eski kayıtları inceledi. “Atalarımızın izi sadece isimde değil,” dedi. “Köylerin yerleşimi, gelenekler, düğünlerde söylenen türkülerin bile kökü vardır. Bizim türkülerimiz Afşar’ın ezgisine, Bayat’ın diline, Kayı’nın disiplinine benziyor.”
Onun bu sözleri obada yankı buldu. Ali Bey, tarihe bir stratejiyle bakıyordu. Ona göre, Kozan’ın kökü Afşar boyuna dayanıyordu ama zamanla çevredeki diğer boylarla kaynaşmıştı. “Kozan, tek bir boyun değil, bütün Oğuz’un özetidir” dedi.
Elif Ana’nın sesi: Kök kalpte başlar
Ali Bey’in hesapları sürerken, Elif Ana obanın yaşlı kadınlarıyla kilim dokuyordu. Her ilmeğin bir anlamı vardı. Genç bir kız ona sordu:
— “Ana, biz hangi boydanız gerçekten?”
Elif Ana gülümsedi. “Kızım,” dedi, “kök sadece kanda aranmaz. Kök, gönülde, dilde, misafire uzatılan ekmekte aranır. Biz kime kapımızı açtıysak, ondan da biraz olduk. Belki Afşar’ız, belki Bayat’ız, ama en çok Kozanlı’yız. Dağ gibi, dirençli, sıcak, bir o kadar da gururlu.”
O an genç kız, kilime kırmızı bir ilmek attı. Dedi ki: “Bu ilmek, Kozan’ın yüreği olsun.”
Kozan Kalesi’nin gölgesinde: Birlikten doğan kimlik
Yıllar geçti. Kozan Kalesi’nin taşları arasında o obanın torunları yaşamaya başladı. Kimisi Avşar, kimisi Bayat kökenliydi ama hepsi aynı dereye inip aynı sudan içti.
Ali Bey’in stratejik düşünceleriyle kurduğu küçük ticaret ağı, bölgenin refahını artırdı. Elif Ana’nın empatisiyle büyüyen çocuklar ise o refahı paylaşmayı bildi.
Bir gün oba yaşlıları toplandı. “Artık adımızı koyma vakti geldi,” dediler. O gün karar verildi: “Kozan Obası” olacak adları. Çünkü etraflarındaki dağlar kadar köklü, o dağların gölgesinde doğan bir halktılar.
Zamanın ötesinden yankılanan ses: Afşar torunlarının hikâyesi
Bugün hâlâ Adana’nın Kozan’ında yaşlılar bir araya gelip “Bizim atalar Afşar’dı,” der. Bazıları “Bayat da vardı aramızda” diye ekler. Hatta kimi, “Kayı’dan da kan karıştı” diye söyler.
Tarihçiler belgeleri inceler, “Kozan çevresinde Afşar boylarının yerleştiği kesindir” der. Ama halkın hafızasında bu sadece bir bilgi değildir; bir aidiyet duygusudur.
O yüzden Kozan, bir boyun değil, bir ruhun adıdır. Afşar’ın savaşçı kararlılığını, Bayat’ın bilgelik yanını, Kayı’nın düzen sevgisini taşır.
Kadın ve erkek bakışı: Akıl ve kalp el ele
Ali Bey’in çözüm odaklı aklı olmasaydı, oba dağılırdı.
Elif Ana’nın empatisi olmasaydı, oba bir arada kalamazdı.
Tıpkı bugün Kozan halkı gibi: Erkekler üretir, planlar; kadınlar birleştirir, korur. Biri toprağın bereketini akılla yönetir, diğeri o bereketi yürekle paylaşır.
Kozan’ın hikâyesi bu yüzden sadece “hangi boydanız?” sorusuna cevap değil; aklın ve kalbin birlikte kurduğu bir kimliğin destanıdır.
Günümüz Kozan’ı: Geçmişle geleceği buluşturmak
Bugün Kozan’da hâlâ eski Yörük gelenekleri yaşar. Düğünlerde Afşar ezgileri, ağıtlarda Bayat sözleri duyulur. Yörük çadırı artık belki kumaş değil, beton duvarlardan yapılmıştır ama aynı yürek, aynı misafirperverlik yaşar.
Bir köyde yaşlı bir amca şöyle der: “Bizim soy Afşar’dır evlat, ama kapımız herkese açıktır. Çünkü Afşar olmak sadece boy meselesi değil, mertlik meselesidir.”
Bu cümle belki de Kozan’ın ruhunu en güzel anlatır.
Forumdaşlara sorular: Kozan’ın hikâyesi sizce ne anlatıyor?
— Sizce bir yerin kimliği soyla mı, insanın yüreğiyle mi belirlenir?
— Kozan gibi köklü yerlerde farklı boyların birleşmesi kültürel zenginlik mi, yoksa kimlik karmaşası mı yaratır?
— Elif Ana’nın yaklaşımı mı, Ali Bey’in stratejisi mi bugün daha çok eksik?
— Ailenizde Kozanlı ya da Yörük kökenli olan var mı, hangi hikâyeleri duydunuz?
Bu sorulara cevaplar geldikçe, belki biz de Kozan’ın kimliğini değil, kökten gelen hikâyenin anlamını daha iyi anlarız. Çünkü bazen bir yörenin kökeni, sadece tarihte değil; paylaşılan duygularda, unutulmayan hikâyelerde saklıdır.
Son söz: Kozan, bir boydan fazlasıdır
Kozan, yalnızca Afşar’ın mirası değildir. O, Toros’un rüzgârıyla şekillenmiş, Oğuz’un yüreğinden yoğrulmuş bir bütündür. Erkek aklının stratejisiyle kadın kalbinin şefkati birleşince, o topraklardan “Kozanlı” kimliği doğmuştur.
İşte o yüzden, bugün Kozan sokaklarında yürürken duyduğunuz o sıcak selamlar, atalarından kalan o kadim sesin yankısıdır:
“Biz Kozanlıyız, çünkü kökümüz kadar kalbimiz de büyük.”