İrsal-I Mesel Sanatı Nedir ?

Mazhar

Global Mod
Global Mod
Giriş — Bir Hikâyeyle Başlayalım

Forumdaşlar, size bugün sadece bir sanat terimini anlatmayacağım; aynı zamanda küçük bir hikâyeye davet edeceğim. Çünkü bazı sanatlar sadece kâğıtta değil, hayatın tam ortasında, konuşmalarımızın sıcaklığında yaşar. İşte "İrsal-ı Mesel" de böyle bir şey. Kulağa ağır mı geliyor? Belki. Ama içini doldurduğunuzda, aslında bir annenin nasihati kadar yumuşak, bir dedenin kahve sohbetindeki sözü kadar tanıdık olduğunu göreceksiniz.

Bir Köy Kahvesinde Başlayan Hikâye

Bir Anadolu köyünde, yaşlıların hâlâ sabah kahvelerinde buluştuğu, gençlerin ise akıllı telefonlarıyla uğraştığı bir gün düşünün. Masada iki kişi dikkat çekiyordu: Biri köyün gençlerinden Ali, diğeri ise köyün en bilge insanı kabul edilen Derviş Mehmet.

Ali’nin kafası karmakarışıktı. Bir toprak meselesi yüzünden amcasıyla dargındı. Sürekli strateji kuruyor, “Şöyle dava açarım, böyle kanıt getiririm” diyordu. Erkeklerin dünyasında çözüm aramak çoğu zaman hesap-kitapla başlardı ya, Ali de öyleydi. Ama yine de içinde bir huzursuzluk vardı.

Mehmet Dede onu dinledi, hiç bölmedi. Sonra gözlerini kısmış, hafif tebessümle bir söz söyledi:

“Evlat, ne ekersen, onu biçersin.”

Ali duraksadı. Aslında bu atasözünü yüzlerce kez duymuştu. Ama dede öyle bir zamanda, öyle bir tonda söylemişti ki, Ali’nin kalbine işledi. İşte tam da burada “İrsal-ı Mesel” devreye giriyordu.

İrsal-ı Mesel Nedir?

İrsal-ı Mesel, edebiyatta bir düşünceyi daha güçlü, daha etkili kılmak için atasözünden veya halk deyişinden yararlanmaktır. Yani “bak ben böyle düşünüyorum” demek yerine, toplumun hafızasında yer etmiş bir sözle konuşmaya ağırlık katmaktır.

Düşünün: “Adalet önemlidir” demek başka, “Adalet mülkün temelidir” demek bambaşkadır. İkincisi yalnızca bir cümle değil, bir geleneği, bir ortak bilinci taşır. İşte irsal-ı meselin gücü de tam burada yatar.

Erkek ve Kadın Yaklaşımları — Hikâyeyi Derinleştirelim

Ali’nin çözüm arayışında stratejik olması aslında erkek bakış açısının bir yansımasıydı: hesap, plan, adım adım ilerleme. Oysa aynı köyde, annesi Fatma kadın, olaya bambaşka yaklaşıyordu. Oğlunu dinlerken gözleri dolmuştu, “Evladım, gönül kırmak kolay, tamir etmek zordur” dedi.

Fatma’nın sözünde de irsal-ı mesel gizliydi. Bir empati çağrısı, ilişkilerin onarılmasına yönelik bir uyarı… Oğlunu davadan, kavgadan uzaklaştırmak için atasözlerini bir merhem gibi kullandı.

İşte bu noktada irsal-ı mesel hem erkeklerin stratejik dillerinde bir araç, hem de kadınların empatik dilinde bir köprü oldu. İki farklı yaklaşım, tek bir sanatın içinde birleşti.

Hayatın İçinde İrsal-ı Mesel

Gerçekten de biz farkında olmadan irsal-ı mesel yapıyoruz. İşte örnekler:

* Bir öğretmen, öğrencisine “Erken kalkan yol alır” diyerek tembelliği eleştiriyor.

* Bir baba, işsiz oğluna “Ayağını yorganına göre uzat” diyor.

* Bir arkadaş, diğerine “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” diyerek yardımlaşmaya çağırıyor.

Bunların hepsi irsal-ı mesel örnekleridir. Çünkü bir düşünceyi sadece kendi kelimelerimizle değil, toplumun ortak hafızasıyla ifade etmiş oluyoruz.

Tartışmalı Nokta — Ezber mi, Bilgelik mi?

Burada sizlere provokatif bir soru: Atasözlerini bu kadar sık kullanmak bizi düşünmeye üşengeç mi yapıyor? Yani biz kendi sözümüzü kurmak yerine hazır kalıplara mı sığınıyoruz? Yoksa tam tersi, atasözleri kuşakların biriktirdiği bilgelik olduğu için onları kullanmak sözümüze derinlik mi katıyor?

Ali’nin hikâyesinde, dede hazır bir söz kullandı ama o söz Ali’nin dünyasını değiştirdi. Demek ki bazen hazır kalıplar değil, o kalıpları doğru yerde söylemek mesele. Sizce?

İrsal-ı Mesel ve Toplumsal Hafıza

Unutmamak lazım: Atasözleri sadece bireyleri değil, toplumların hafızasını taşır. Bir milletin hangi değerleri önemsediğini görmek için atasözlerine bakmak yeter. Türk kültüründe sabır, yardımlaşma, adalet, kanaatkârlık gibi kavramların kökleri hep burada.

Bu yüzden irsal-ı mesel yapmak aslında sadece bir sanat değil, bir kimlik ifadesidir. Söylediğimiz atasözüyle farkında olmadan bir kültürün mirasını devam ettiriyoruz.

Hikâyenin Sonu — Oğul, Anne ve Dede

Ali sonunda annesinin ve dedesinin sözlerini düşündü. Stratejiler, davalar, belgeler… Hepsi bir yana, gönül kırıklığı bir yana. Amcasıyla barışmaya karar verdi. Çünkü anlamıştı ki irsal-ı mesel sadece bir söz değil; bir yol gösterici, bir köprüydü.

O gün köy kahvesinden çıkan Ali, belki büyük bir dava kazanmadı ama hayatının en büyük derslerinden birini aldı: “Ne ekersen, onu biçersin.”

Forumdaşlara Sorular

* Sizce irsal-ı mesel, hayatın içinde bir bilgelik aracı mı, yoksa bizi klişelere mahkûm eden bir alışkanlık mı?

* Günlük hayatınızda hangi atasözünü en çok kullanıyorsunuz ve neden?

* Erkeklerin stratejik, kadınların empatik kullanımı arasında siz hangi tarafa daha yakın hissediyorsunuz?

Hadi forumdaşlar, kendi irsal-ı mesel örneklerinizi, aile büyüklerinizden duyduğunuz en etkileyici atasözlerini paylaşın. Bakalım, hangi sözler hangi kalplere dokunmuş?